9 Ağustos 2013 Cuma

Apollon Tapınağı yazıtı



Gürültü patırtının ortasında sessizce ve sükûnetle dolaş. Sessizliğin içinde huzuru bulacaksın, sakın bunu unutma.

Herkesle dost olmaya çalış, ama kimseye teslim olma. Sana kötülük yapıldığında verebileceğin en iyi karşılık, unutmaktır. Bağışla ve unut.

Içten ol, telâşsız anlat, kısa, açık ve net konuş. Başkalarına da kulak ver; aptal ve cahil oldukları zaman bile dinle onları. Çünkü dünyada herkesin bir öyküsü vardır.

Aşka sakın burun kıvırma. Zira aşk, çöl ortasında yemyeşil bir bahçedir. O bahçedeki her bitkinin sürekli ilgiye, bakıma, yardıma ve sevgiye ihtiyacı olduğunu unutma.

Olduğun gibi görün; göründüğün gibi ol. Sevmiyorsan eğer, sever gibi yapma sakın.

Çevrene önerilerde bulun; ama aslâ hükmetmeye kalkma. İnsanları yargılama; aksi takdirde onları sevmeye zamanın kalmaz. Ve unutma ki insanlığın sevgi konusunda yüzyıllardan beri öğrenebildiği, kumsaldaki bir kum taneciği kadar bile değildir.

Plân yap, ama başarılarının da tadını çıkar. Ne kadar küçük olursa olsun işinle ilgilen; işinin, hayattaki dayanağın olduğunu unutma.

Sevebileceğin bir iş seçersen, bir gün bile yorulmazsın. İşini öylesine sev ki, başarıların bedenini ve yüreğini güçlendirirken, üretimin de yepyeni hayatlar başlatsın.

Yıllar geçiyor... Geçecek... Yılların geçmesine öfkelenme. Gençliğe yakışan şeyleri gülümseyerek teslim et geçmişe.

Yapamayacağın şeylerin, yapabileceklerini engellemesine izin verme. Rüzgârın yönünü değiştiremiyorsan, yelkenlerini rüzgâra göre ayarla. Çünkü dünya, karşılaştığın fırtınalarla değil, gemiyi limana getirip getirmediğinle ilgilenir.

Bazen kendini tutamayabilirsin... Yüreğini isyana kaptırabilirsin. Fakat unutma ki evreni yargılamak olanaksızdır.

Kavgalarını sürdürürken bile barış içinde ol... Sabırlı ve sevecen ol. Erdemini yitirme. Önünde sonunda sahip olduğun tek servet yine kendinsin.

Görmeye çalış ki; bütün pisliğine ve kalleşliğine rağmen dünya, insanoğlunun biricik mekânıdır.

Kaybedebilirsin. Kaybetmeyi, ahlâksızca kazanmaya tercih et. Birincisinin acısı bir an, ötekinin vicdan azabı bir ömür boyu sürer.

Bazı idealler o kadar değerlidir ki; o yolda yenilmen bile zafer sayılır. Bu dünyada bırakacağın en büyük miras dürüstlüktür.

Annenin seni doğurduğu saatleri hatırlıyor musun? Sen ağlarken, herkes sevinçle gülüyordu. Öyle bir ömür geçir ki; öldüğünde sen gülerken, herkes ağlasın!




25 Temmuz 2013 Perşembe

Derin Düşünce

İstanbul Bakırköy'de "Düşünen Adam"

 

 

Rodin’in onca heykeli varken “Düşünen Adam” heykelinin kopyasının akıl hastanesinin bahçesine dikilmesi fikri, 1950’li yıllarda başhekimlik yapan Fahri Celal Göktulga’dan çıkmış. 1953 yılında bir dergide heykelin fotoğrafını gören Başhekim Göktulga, heykelin yapımı için orada yatan hastalardan heykeltıraş Kemal Künmat’a ricada bulunmuş. Aslında güzel sanatlar mezunu olmayan, Bakırköy’de yaşayan Künmat, eli yatkın olduğu için Rodin’in eserini yapmayı kabul etmiş. Bakırköy’deki taş ocaklarının birinden çıkartılan devasa kaya, askerî birliklerin de yardımıyla bugünkü heykelin durduğu yere getirilmiş. Düşünen Adam’ı yontmaya başlayan Künmat, heykelin bitmesine az kala "Ben bu kadar emek harcıyorum, paramı isterim..." demeye başlamış. O dönem başhekim yardımcısı olan Faruk Bayülkem, Künmat’ın, Düşünen Adam için 40 bin lira istediğini söylüyor. Başhekim maaşının 400 lira olduğu günlerde zaten ‘heykel ödeneği’ olmadığı için Künmat’ın talebi geri çevrilmiş. Bunun üzerine alıngan heykeltıraş, heykelin elini çenesine koyduğu kolunu yapmadan öylece bırakmış. Göktulga, Künmat’ın hastanede çekip gitmemesi için ikna edilmek üzere Bayülkem’i görevlendirmiş. Künmat’a para verilmemiş ama özel odalarda yatırılmış, gömlek alınıp hediye edilmiş. Bakırköylü Rodin, emeğinin karşılığını alamayınca heykeli öylece bırakarak gitmiş. Heykel 6 ay boyunca kolsuz beklemiş.
Hastane yönetimi kara kara düşünürken, depresyon tedavisi için hastaneye yatan Yüzbaşı Mehmet Pişdar, heykelin kolunu tamamlayabileceğini söylemiş. Bayülkem, heykelin diğer yerlerini de bozmasından korktuğu Yüzbaşı’ya başka bir kaya parçası vererek bir kol yapmasını istemiş. Yüzbaşı güzel bir kol yapınca, Düşünen Adam yeni ustasına havale edilmiştir. Hastane yönetimi “Heykeli tamamlarsan taburcu olacaksın.” diye vaatte de bulunmuş. O da kabul etmiş. Bakırköy’deki Düşünen Adam’ın elini çenesinin altına koyduğu, dirseğini de dizine dayadığı sağ kolu işte bu yüzbaşı tarafından tamamlanmış. Yüzbaşı, heykeli tamamladıktan sonra gerçekten taburcu edilmiş. O dönemde heykelden çok gazetecileri bir düşünce almış. ‘Neden düşünen adam heykeli dikildiği’ sorgulanmaya başlanmış. Bayülkem gülerek gazetecilere, “Hastane dışındakilerin durumu içerdekilerden daha kötü. Bu heykel onların durumu ne olacak diye düşünüyor.” yanıtını verdiğini söylüyor.
Heykel, zamanla Türkiye’de Cehennem Kapısı’ndaki Dante’yi bile unutturup bambaşka anlam kazanmıştır. Yarım asır önceki gazetelerin "Dikkat! Tımarhaneden azılı ve tehlikeli bir deli kaçtı, aramızda dolaşıyor” manşetlerini attığı günlerden Yeşilçam filmlerine kadar ‘akıl hastalığı’ ile adeta özdeşleşmişti...

Dünya, Düşünen Adam Heykeli’ni nerelere koymuş?

* İsrail: Tel Aviv ve RAD Veri İletişimi Merkezi’nin giriş lobisi.
* Japonya: Tokyo’daki Kyoto Ulusal Müzesi, Batı Sanatları Ulusal Müzesi.
* Norveç: Oslo’da National Gallery of Norway.
* İngiltere: Cambridge Üniversitesi (Jimmy Tide House).
* Vatikan: The Vatican Museums, Collection of Modern Religious Art.
* Kanada: MacLaren Sanat Merkezi.
* Meksika: Museo Soumaya.
* Amerika: Maryland, Baltimore Museum of Art, New York, Canisius College, Buffalo, Cleveland Sanat Müzesi, Columbia Üniversitesi, Michigan, Detroit Sanat Enstitüsü, Missouri, Nelson-Atkins Museum of Art Kansas City, Kentucky, Louisville Üniversitesi, Pennsylvania, Rodin Müzesi Philadelphia, Washington, The Maryhill Museum of Art, Goldendale, San Francisco, The California Palace of the Legion of Honor, California, Stanford Üniversitesi ve Norton Simon Müzesi, Pasadena, Washington D.C, The National Gallery of Art, Florida, Bal Harbour Shops, Miami.
* Avustralya: Melbourne The National Gallery of Victoria ve Sidney The Sydney Opera Evi.
* Arjantin: Buenos Aires Parlamento Binası önü.


5 Temmuz 2013 Cuma

dasein

  Emin olunan tek şey insan zihninden beslendikleri halde bu kadar çelişik olmaları sanırım, tinin Hegelci bir ereği..
 Devlet'e giden yolda sapılan varyasyonlar kanımca, aydınlanma ve "hakimiyet milletindir" ile sonlanacağı düşünülmüştü...
 Bu zamana değin okuduklarım arasında en tutarlı tanrı figürü Howard'ın Crom'uydu. Devlet sistemi şöyle dursun, insanın yaşamına karışmaz, duaları duymaz, dinlemez, hatta kendisine tapınılmasını da beklemezdi. Var olmamış olmaklığı isteyen bir tanrı figürü, Gnostisizm tanrı yaklaşımlarıyla benzeştiği yönler olmasına rağmen insanın isyan ettiği yerde sonunda tanrısını da isyan ettirmişti yazar, isyankâr ve kural tanımaz, koymaz bir tanrı, isteksiz, ereksiz bir demiurgos, evreni yaratan emekçi tanrı.
 "Felsefeye ikinci bir kurban daha vermemek" anlayışı da hayata tutunmaktı, Sokrates öncesine dönüş; idamı, intiharı değil yaşamı seçmek, tek anlamlı şey, onca karmaşa arasında insanı yaşatmak ki hayata anlam katabilsin. Elbette ölmeseydi, üzerine düşünülecek farklı seçenekler oluşacaktı...
 

26 Haziran 2013 Çarşamba

Yaşam

 ...Ey! Nasıl da ağırbaşlıdır, (ruhanî) alacakaranlığın sümbül çehresi...

Trakl.

--

Kingu'nun kanı, Titan'ın külü bu balçığa bulaşmış bir kere...

-- 

Akıl, su misali akmak için en ufak çatlaktan dahi yolunu buluyor, sonsuza kadar tutmak, engellemek


mümkün değil; korku duvarını da çatlattı.

--

Ruhani 'Mavi yaban hayvanı', hayat enerjisiyle dolu 'Sarışın vahşi hayvan'la çatışır.

Fikirlerin "çatışması" ilerleme için elzem.

--

Dipsiz bir kuyu gibidir cehalet, her kişi kendinden bir şey bulabilir.

--

Üslubu düzeltmek (bu, düşünceyi düzeltmektir) daha öte hiçbir şey değil. 
Nietzsche.

--


25 Haziran 2013 Salı

Yaşam



Canlılık. Kediye, köpeğe acırız ama sürüngenlere, balıklara acımayız; hemcinsimiz memelilere şefkat, gerisine eziyet, düşüncede de öyle...

 ----

Kanımca, 3-5 çocuk yapın telkini 'insan'a değer vermeyişin bir göstergesiydi; 'insan'ı öldürmenin kahramanlık ilan edilmesiyse yaşama...

 ----

Asgari müştereklerde birleşilmedikçe tartışma fayda getirmez ya da tartışılamaz; asgari müşterekler insanlıktır, akıldır, mantıktır.

----

Her hak ihlali kamu vicdanında ve insan onurunda açılmış bir yaradır, bu yarayı iyileştirecek olan da adalet ve vicdanı özgür yargıçlardır.

----
Dike ağlarken yeri göğü inletir de vicdanı olmayanlar bilmezler.